bir demet tiyatro

    işte budur dedirten dizidir. yeni haliyle çok güzel olmuştur yahu çok...
    (19.12.2006 21:26)

tanımlara oy vermek

    varlığı ya da yokluğu önemsizdir. ancak kaldırılması organizasyonun presiji açısından zedeleyicidir. iskambil kağıdından evler gibi herşeyin bir nefese baktığını düşündürtebilir zihinlere.
    (19.12.2006 18:06)

bekaret

    "kız dediğin istanbul gibi olmalı, fethi zor, fatihi tek" ama, olamıyorsa da ziyanı yok, sadece istanbul gibi olması kafi. ve bir cümlenin içinde "ama" varsa, ya öncesi ya da sonrası doğrudur, ikisi birden değil.
    (18.12.2006 18:20)

vampircik sözlük

    adeletsizliklere artık son verilmeli. aşı olmayan, ocağı tütmeyen bir evde, sevgi pırıltılarının ılık bir ilkbahar düşü gibi ruhu sardığı sımsıcak hayaller görmeli insanlar. kimse kimseyi üzmemeli. bütün dünya buna inanmalı. hayat bayram olmalı.

    sözlükteki artı eksiler genç bir bireyin hayatta kalma mücadelesine etki edecek kadar önemlidir. bu kadarı pestir, insafsızlıktır, artı-eksi gibi hayati bir konuda böylesine pervasızlıkların ezilmiş ruhlarda nasıl bir iz bırakacağı biliniyor mudur?

    var olma savaşı verilen mecralar öyle azaldı ki... dikkat çekmek o kadar güç bir hale geldi ki... yetkililere burdan sesleniyorum. her vampire günaşırı bir artı kampayası başlatılsın ve kısa süre içinde artılarla yoğrulmamış vampir kalmaması hedeflensin... yoksa sırf altıma bir kaç entry girilsin ya da serseri bir artı yazımı vursun diye tanımadığım vampirlere özlü-sözlü cümleler ithaf edeceğim. sonra benim başlığıma nezaketen geri dönüşler yapılacak, yazılar yazılacak ve ben de çok mutlu olacağım. ah vampircik sen benim tek kalemsin, hepsi düştü, hep "kaybeden" oldum, bu sefer... bu sefer...
    (18.12.2006 16:11)

ortam çocuğu

    basit bir hayat tercihi meselesinden ibarettir. quantum fiziğine ömrünü adayan ya da sevgilisinin gözlerinin içine bakarak cemal süreyya şiirleri okuyan insan kadar doğal olduğu gibi, kişisel mutluluk bazında da farkı yoktur. kimisi sarışın kızıl ezmer kumral "kaldırarak" kendini değerli hisseder, kimisi de dünya barışı için el ele tutuşup "we are the world we are the children" diyerek...
    (17.12.2006 22:49)

yalnızlığı sevmek

    zorunluktan dolayı değil de, tercih edilen bir durum olduğunda inandırıcıdır. hayatın her alanında "kaybedenlerin" en caf caflı bahanesi olmaktan kurtulduğunda anca gerçek anlamını bulur. yalnızlık sevilmez, yalnız kalmak sevilir.
    (17.12.2006 22:31)

gençlik aşkı

    gençlik dönemindeki aşkın en sarsıcı olduğu düşüncesi yalandır, ziyandır. aşkın şiddeti geriye değil, bilakis ileriye doğru artarak biçimlenir. biten her aşkın ardından süregelen diğer aşkların acısı, çoşkusu, yoğunluğu, v.s, nesi varsa artık bir öncekinden daha baskındır. bilginin iktidari mevzu bahistir aslında. bir şeyi bildikçe, tanıdıkça, yaşadıkça çok daha fazla duyarlı olur insan, her bir darbenin, sevginin gelişini gidişini idrak eder etmesine ama, eli kolu bağlıdır, bir şey yapamaz, öylece bekler sadece.

    ayrılık sinyallerini, aşk kırıntılarını, "bitmişliği" önceki deneyimleri sayesinde rahatlıkla çözer, ama yine de sonucunu bildiği bir maçı banttan izlemek zorunluğundan kurtulamaz. bu kadın tepkisini daha önceden hatırlıyorum der kendi kendine, sonucunda da ne olduğunu biliyorum, ee derler adama yani napıcan şimdi, hiç, hiç bir şey der o da...

    "cehalet en büyük erdemdir" aforizması gençlik aşkının en iyi tarifidir. naif, sevimli, acemi, cahil bir aşktır. hesaplar, sorgular, oyunlar, kompleksler çatışmaz, kimse kimseyi birbiriyle kıyaslamaz, biri yoktur ki öbürü olsun, gençlik aşkı "melekler şehridir".
    (17.12.2006 21:19)

haşmet babaoğlu

    arda'nın zaman zaman umarsız bir yalnızlığının içinde tek başına kaldığı, kimseciklerden yardım gelmediği halde sağ çizgide örselenmiş avuç içi parlaklığında debelendiği bir ilk yarı izledik. dikkat ettiniz mi neden bu haldeydi arda? ilk yarının ortalarına doğru tuncay'la girdiği ikili mücadelede aşil tandenonuna histerik bir darbe aldı, kamera bu detayı çok geç farketti, bakın altını çizerek söylüyorum, o pozisyonda arda'nın marazi gülüşünün altında çok önemli bir mesaj var, bunu kimse dile getirmedi, basında bu türde herhangi bir yazıya rastlamadım.

    "önde zeytin ağaçları arkasında yar" der bedri rahmi eyübuğlu, hadi hakan şükür'ü "zeytin ağacına" benzeterek bu işi çözdük, peki "yar" kim oluyor? inanılır gibi değil. bu durum dikkatlerden kaçıyor. bakın altını çizerek söylüyorum, futbol günümüzde endüstriyel bir mecra haline geldi, bayramların da eski tadı kalmadı, bakın altını çizerek söylüyorum, ikircikli bir kaosun içindeyiz, nereye gidiyoruz allah aşkına..

    (16.12.2006 12:15)

iktisat

    her bir vampiri ölçülü aralıklarla sol frame taşıyarak ufaktan bi yoklama yapıldığı kanısı uyandırmıştır. yeni tanıştığı tüm yazarların düzgün türkçesine öğrenmemize sağladığı gibi, kendileriyle yaşadığı içi dolu dolu, muazzam anıları bizlerle paylaşayarak ortama huşu salmıştır. mesela kimisiyle, hani hafiften asi olanı, aralarında tatlı sert, "ah seni gidi seni" tarzında bir entry anısı vardır ki, tadından yemez...

    bir diğeri onu radyoya çağırmıştır, o sırada online olan vampirlerin hepsini es geçmiştir ya bu davet, dolayısıyla iki kişi arasında güzel bir başlangıç sayılmalıdır, kaldı ki "vampircik radyoya bekliyoruz" gibi kişiye özel, kinayeler, teşbihler, mecazı mürsel ve bilumum edebi inceliklerde bezeli bir mesajdan diyardaki "duruş" bile çıkartılabilinir, o denli çok yönlüdür hani.

    zorlama entrylere karşı bir resital ayarındadır yaptığı. biraz ilgi bekliyordur, ki bu da son derece normaldir. hangimizin böyle zamanlara olmamıştır ki, ve hangimiz böyle zamanlarda kimisi sesli kimisi sessiz, "ben burdayım" diye bağırmamıştır ki... gördüm. ordasın. başlangıcı ben yaptım ki, diğerlerinin gelmeye daha iyi bir mazareti olsun.
    (16.12.2006 00:55)

özgü namal

    her görüldüğünde alıp cebine koyup kaçası gelir insanın, o denli dayanılmazdır hani.
    (15.12.2006 23:47)

hitit cadisi

    zevkini fazlasıyla takdir ettiğim biri. kendisi tarafından oylanan entrylerim, ne tesadüftür ki benim de en sevdiklerim, bi de çok kibar ve mesafeli, yazısını okurken bilgisayarın başında oturuşumu düzeltmeme, toparlamama neden oluyor ki, bu da iyi bir şey. *
    (15.12.2006 23:15)

yalnızlık paylaşılmaz

    özdemir asaf'ın bir çocuk iştahıyla kelimelerin heyulasıyla oynadığı şiir biçimini en güzel şekilde özetler. vardır buna benzer başka örnekler de...

    "gelmesen önemli değil,
    gelsen önemli olurdu..."


    "ölünceye kadar seni bekleyecekmiş,
    sersem.
    ben seni beklerken ölmem ki..
    beklersem..

    gelecegim, bekle dedi, gitti
    ben beklemedim,
    o da gelmedi
    ölüm gibi birsey oldu.
    ama kimse olmedi"
    (15.12.2006 23:01)

vampircik sözlük

    öğretmenlerin, askerlerin, diplomatların, ateşelerin, vali ve kaymakamların, belediye encümenlerinin, emekli memurların, v.s, kısacası çok geniş bir kitlenin sözcüsüdür. azıcık salsa, gevşese kendine olan güveni daha bi yerine gelecektir.
    (15.12.2006 22:42)

insan konuşa konuşa hayvan koklaşa koklaşa anlaşır

    ilk bakışta "insan" gibi görünse de asıl kompliman "hayvana" atılmıştır. hatta "insan" ve "hayvanın" aynı cümle içinde geçip de "hayvanın" üstün gösterildiği belki de tek önermedir bu. koklaşa koklaşa anlaşabilmek varken konuşmayı tercih eden insandır. ekstra bir gayret sarf eder. oysa koklaşılmanın asıl mecra alanın neresi olduğu, neyi anımsattığı bellidir. evet, sevişme... böylelikle hayvanların tercihinin ne denli akılcıl olduğu ortadır.

    elbette her anlaşılmayı çalışan insanla koklaşılmak zorunluluğu olması düşünülemez. bir kere saçmadır. saçmadan öte yakışıksız, mide bulandırıcıdır. ancak bu önerme, yani "insanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa" cümlesi gişe memuru arif'le ya da kasap çırağı kazım'la tartışırken çevredeki birileri tarafından ortaya atılmaz ki yahu...

    sevgiliyle, hadi olmadı sevdicekle küçük bir münakaşa esnasında, alevlenmeye yüz tutmuş ortamın içinde hafiften bir muziplik barınır, içte o sırada etraftaki çokbilmiş sevimli arkadaşlardan biri böyle bir laf atarak çiftleri keskin bir dönüşe zorlar ve yüzlerine baygın bir tebessüm yerleştirir. ortam yumaşamıştır. "konuşma" önermesi ise tamamen ters çağrışımdır. arkadaş tarafından bilinçli bir şekilde seçilmiştir. aslında hayvanlar gibi sevişin demek istiyordur.
    (15.12.2006 22:30)

akrep burcu

    her erkeğin hayatta en az bir kez sevgili babında ilişki kurması gereken burçtur. aksi takdirde kadınları az ya da çok fark etmez, tanıdığını iddia etmemelidir. hatta herhangi bir şekilde aşkı tattığını da iddia etmemelidir. dahası tam manasıyla erkek olduğunu bile iddia etmemelidir. kadının da öyle bir burçtur işte, çeliştirir, olgunlaştırır, tutkuları açığa çıkartır.
    (13.12.2006 14:39)

sayfa: 1-2-3-4-5-6

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.